1 Nisan 2014 Salı

TÜRK EDEBİYATI 486. SAYI NİSAN 2014



Sevgili Türk Edebiyatı okuyucuları,

Bildiğiniz gibi, Kırım’da 16 Mart Pazar günü sözüm ona bir referandum yapıldı; bu referanduma göre Kırım halkı, yüzde doksan küsurluk bir oyla Rusya’ya bağlanmak istiyor. Henüz hiçbir ülkenin kabul etmediği bu sonuçla, bu kadim Türk ülkesi yeni bir döneme girmiş oldu. Ruslar, 1783 yılında da Kırım’ı bir oldubittiye getirerek ilhak edivermiş, 1944 yılında ise bütün bir halkı bir gecede hayvan vagonlarına doldurup Sibirya’ya ve Orta Asya steplerine sürmüşlerdi.
Aslında 1774 yılında Küçük Kaynarca Muahedesi’yle başlayan bu trajik hikâyeyi ve Kırım’ın Türk tarihi ve kültürü açısından ne ifade ettiğini, Kırım menşeli bir ilim adamı olan Doç. Dr. Hakan Kırımlı’yla konuştuk. Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinden olan Kırımlı, arkadaşımız Selçuk Karakılıç’ın sorularını cevaplandırdı.
Bu yıl, Kırımlı büyük bir düşünür ve reformist olan Gaspıralı İsmail Bey’in de vefatının 100. yılıdır. Bu sebeple, Gaspıralı, UNESCO tarafından bütün dünyada anılmasına karar verilen isimler arasında yer alıyor. Bu büyük adamı Eylül sayımızda geniş olarak değerlendirmeyi planlıyorduk; ancak Kırım’daki gelişmeler dolayısıyla bu sayıda Kırım meselesiyle birlikte Gaspıralı’dan da söz etmeyi doğru bulduk. “Efrâdını câmi ağyârını mâni” bir Gaspıralı yazısını kısa sürede temin etmek mümkün olmadığı için güncelleyip yeniden yazdığım çok eski bir çalışmamı bu sayıda iki parça halinde dikkatinize sunuyorum.
Prof. Dr. Orhan Söylemez, Kırım Tatar edebiyatından, Cengiz Dağcı’nın eserlerinden ve Sevinç Çokum’un Kırım’ı anlattığı Hilâl Görününce adlı romanından söz ettiği yazısını, Yard. Doç. Dr. Ayşe Yılmaz Balkan’ın Cengiz Dağcı’nın Onlar da İnsandı adlı romanını değerlendirdiği makalesi takip ediyor. Dr. İsa Kocakaplan da, 2011 yılında, Dışişleri Bakanımız Ahmet Davudoğlu’nun girişimiyle Kırım’da toprağa verilen Cengiz Dağcı’nın cenaze töreninde edindiği izlenimlerden yola çıkarak Kırım’ın trajedisini anlattı. Fatih Saylan’ın “Anadolu’dan Kırım’a Türkülerin Söylediği” başlıklı yazısı da herhâlde ilginizi çekecektir.
Bu sayıya Türkiye dışından Mirjakıp Duvlatov, büyük Kazak şairi Abay’ı; Taner Güçlütük de Prizrenli divan şairi Ömer Lütfi’yi anlattıkları yazılarıyla katkıda bulundular.
Reyhan İsen, M. Orhan Okay hocamızın kısa bir süre önce aramızdan ayrılan eşi Mübeccel Okay Hanımefendiyle ilgili düşünce ve hatıralarını anlattı. Sezai Coşkun, “Postmodern zamanların menâkıbnâmeleri” dediği mistik romanlara eleştirici bir gözle bakarken, Secaattin Tural, “Şiir Popüler Edebiyatın Neresine Düşer?” sorusuna cevap aradı. Müesser Yeniay da bu sayımıza “Şiir Özerkliği: Necatigil’den İkinci Yeni’ye” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu.
Belki dikkatinizi çekmiştir; Şubat ayı ortalarında TBMM Milli Saraylar Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde “Edirne’de Osmanlı Kültüründen Dekoratif Örnekler ve Edirne Sarayı İznik Çinileri” başlığını taşıyan bir sergi açılmıştı. Edirne Valiliği himayesinde düzenlenen bu sergide, çalışmalarını Gülbün Ünver Mesara yönetiminde sürdüren Süheyl Ünver Sanat Atölyesi sanatçılarının Edirne’deki tarihî zenginlikleri klasik sanatlarımızın diliyle günümüze taşıdıkları eserler yer alıyordu. Bu serginin bir bölümü, Rus işgalleri sırasında Edirne Sarayı’ndan sökülüp götürülen ve başka yollarla dünyanın dört bir tarafına dağılan, kısacası yağmalanan İznik çinilerinin peşine düşen Azade Akar’ın mücadelesini yansıtıyordu. Adı geçen atölyenin sanatçıları, Akar’ın tespit ederek fotoğraflarını çektiği çini parçalarını birleştirerek Edirne Sarayı’nın eşsiz çini dünyasını adeta yeniden inşa ettiler. M. Selim Gökçe, “Edirne Sarayı Çinileri Nasıl Yağmalandı?” başlıklı yazısında bu sergiden, çinilerin nasıl yağmalandığından ve Azade Akar’ın mücadelesinden söz ediyor.
Bu sayımızı Cengizhan Orakçı, Tekin Şener ve Hatice Eğilmez Kaya denemeleriyle; Sevgül Yılmaz ve Recep Şükrü Güngör hikâyeleriyle; Özcan Ünlü, Tarık Özcan, Cafer Keklikçi, İsmail Aykanat, Kalender Yıldız, Ahmet Mahir Pekşen ve Tacettin Şimşek de şiirleriyle zenginleştirdiler.
Kırkambar’ımız ise her zaman olduğu gibi dopdolu.
Daha güzel sayılarda buluşmak üzere, muhabbetle...


NOT: Dergimizi, NT ve D&R mağazalarıyla “kitapyurdu. com” başta olmak üzere belli başlı internet kitapçılarından edinebilirsiniz. D&R’da yoksa, talep etmeniz hâlinde getirteceklerdir.
Beşir Ayvazoğlu

Hiç yorum yok: